Prof. Dr. Süleyman Pampal Denizli’nin deprem geçmişine dikkat çekti ve uyardı
Denizli’de 2 gün üst üste yaşanan depremlerin ardından açıklama yapan Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Süleyman Pampal, iki antik kenti yerle bir eden en önemli fay hatlarından birinin Denizli’den geçtiğini söyleyerek, “Pamukkale Fayı ve bölgesi sismik boşluk pozisyonunda, tekrarlanma süresini doldurmuş, kırılmak için hazır bekleyen faylardan biri.” dedi.

Türkiye’nin dikkat çeken birkaç deprem bölgesinden biri olmamasına rağmen, Ege Bölgesi’ndeki en önemli fay hatlarından biri Denizli sınırları içerisinden geçiyor. Bu önemli fay hattı, milattan sonra 60 yılında Denizli’nin 2 antik kentini yerle bir etmişti. Hierapolis ve Laodikya’nın çehresi bu depremle değişmişti.
Milliyet’ten Zeynep Dilara Akyürek, Denizli’de 2 gün üst üste gerçekleşen 4 ve 4’e yakın büyüklükteki depremlerin ardından bölgenin deprem geçmişini ve geleceğini Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Süleyman Pampal’a sordu.
Büyük Menderes Grabeni’nde olan son deprem, bugün deprem tehlikesiyle karşı karşıya olan noktanın daha batısında yaşanmıştı. 1899’da Aydın-Denizli depremi olarak kayıtlara geçen sarsıntının büyüklüğü, 6.5 ile 7.1 arasındaydı. Bu depremde 1470’e yakın kişi hayatını kaybetmişti. Ancak bölgede yaşananlar bu geçmişten ibaret değildi ve gelecekte de bununla kalmayacaktı. 1 Ekim 1995’te 2 gündür 4 ve 4’e yakın büyüklüklerdeki depremlerin üst merkezi olan Denizli’nin kuzeydoğusunda yaşanan Dinar depremi ‘ders’ niteliğindeydi. 90 kişinin hayatın kaybettiği 6.1 büyüklüğündeki depremden 6 ay önce bölgede yer sarsıntıları başladı. Deprem tehlikesi olan her nokta için geçerli olmasa da, Büyük Menderes Grabeni için öncü aktivitelerin yaşanması mümkündü. Bu sarsıntıların sayısı büyük depreme kadar 77’yi bulmuş ve kayıtlara ‘öncü’ olarak geçmişti. Depremden sonraki bir ay içerisinde ise 660 artçı sarsıntı kaydedildi.
PAMUKKALE FAYI 2 ANTİK KENTİ YERLE BİR ETTİ
Denizli’nin deprem geçmişini, 9 şiddetinde olan ve tahmini büyüklüğü 7.5’i bulan depreme dikkat çeken Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Pamukkale fayı tarihsel dönemde pek çok yıkıcı deprem üretmiş. MS 60’ta çok sayıda can kaybına yol açmış, 9 şiddetinde ve 7 ila 7.5 arası büyüklükte deprem üretmiş. Sonra aynı bölgede 1354’te 8 şiddetinde, 1702 veya 1703’te yaşandığı bilinen ve 1717’de 6.5 ila 7 büyüklüğünde olduğu tahmin edilen depremler oldu. Zaten Pamukkale’deki arkeolojik kalıntılar depremin izlerini taşıyor. Kemerler, taş yapılar depremde hasar görmüş ve günümüze ulaşmış durumda. Bu bize ışık tutuyor ve geçmiş depremlerden fikir veriyor. Denizli civarındaki depremlerin önemli özelliği de, öncü aktivite gözlemlenebilecek olmasıdır. Dinar Depremi’nde bu yaşandı, 1995 yılında. 3-4 gün öncesinde öncüler kaydedildi. 3 ve 5 arası büyüklüklerde depremler oldu. Daha sonra ana şok geldiğinde 100’e yakın can kaybı yaşandı. Bu depremler biraz tedirgin edici. Pamukkale Fayı ve bölgesi sismik boşluk pozisyonunda, tekrarlanma süresini doldurmuş, kırılmak için hazır bekleyen faylardan biri.” dedi.
DENİZLİ ALÜVYONLARLA DOLU ZEMİN ÜSTÜNE KURULU
Büyük depremlerle yıkılan binaların yerine aynıları aynı hatalar tekrarlanarak inşa ediliyor. Prof. Dr. Süleyman Pampal’ın, ‘Kendimiz ettik kendimiz bulduk’ diye anlattığı hatalar, her an 7’den büyük bir depremle yüzleşebilecek Denizli’de de yapılmıştı. Prof. Dr. Pampal, “Çanakkale’den Antalya’ya kadar, doğu-batı yönünde uzanan aktif faylar var. İzmir, Aydın, Manisa, Balıkesir ve Muğla gibi. Ancak Denizli hepsinden biraz daha kötü yerde. Bizim yaptığımız en kötü şeylerden biri, alüvyonlarla dolan bu grabenlerin olduğu yerdeki ovaların üzerine, aktif faylarla sınırlanan ovalara şehir kurup bunların üzerine depreme uygun olmayan çok katlı ağır betonarme bina yapmak. Fayın, alüvyonun üstüne bina yaparken ‘uygun zemine doğru yapı’ ilkesi ihlal ediliyor. Hafif yapı olmalı, ağır yapılıyor. Az katlı olmalı, çok katlı inşa ediliyor. Sonra depremde gözyaşlarına sebep oluyor. Aklı başında biri, ‘kendim ettim kendim buldum bir daha bu hatayı yapmam’ der. Ancak bu hatayı 1900’den günümüze, en az 25 kere tekrarladık. Öz eleştiri yapamadığımız, aynı hataları tekrarladığımız için, aynı acı sonuçları yaşıyoruz” dedi.
PAMUKKALE FAYININ YIKICI DEPREM ÜRETME RİSKİ YÜKSEK
Denizli’deki fayların yıkıcı etkisinin kesinliğinin Hierapolis ve Laodikya antik kentlerinde görülebildiğini belirten Prof. Dr. Pampal, sözlerine şöyle devam etti:
“Öncü olma potansiyeli taşıyan depremlerden illa birkaç gün sonra ana şok gelecek diye bir şey yok. Ana şoktan çok uzun zaman önce de sismik aktivite başlayabilir ya da saatler önce de. Bu bölgenin tektonik yapısına bağlıdır ve farklılık gösterebilir. Zaman vermek doğru olmaz. Denizli, Büyük Menderes ve Gediz grabenlerinin kesiştiği bölgededir. Her iki bölgenin de bileşenleri Denizli’den geçiyor. Denizli son yıllarda, özellikle 2000 sonrası tekstil sanayinin de gelişmesiyle hızlı ve yoğun şekilde şehirleşti. Bu da yapı stokunun depreme dayanıklı olmadığı anlamına geliyor. Hem Pamukkale Fayı hem de grabenleri oluşturan fayların yıkıcı deprem üretme potansiyeli yüksek ve yakın. Denizli’de son 2000 yılda 4’ten büyük 33 deprem yaşanmış. Bunlar içinde yıkıcı olduğunu kesin olarak bildiğimiz kalıntılarını turistlerin hala gelip gördükleri Hierapolis ve Laodikya’nın bulunduğu yerde büyük depremler var. Denizli civarı hareketlendiği zaman, ‘Acaba Pamukkale fayı kırılır mı, Pamukkale civarında Denizli’nin tamamını etkileyecek 7’ye yakın büyüklükte deprem olur mu?’ soruları akla geliyor. Olursa Denizli’nin depreme dayanıklı olmadığını, eksiklerinin olduğunu biliyoruz.”
DENİZLİ TEHLİKENİN ÇOK BÜYÜK OLDUĞU BÖLGEDE
“Türkiye’nin deprem muaf bir santimi yok” diyerek Denizli’ye dikkat çeken Prof. Dr. Süleyman Pampal, depreme hazırlık konusunu vurguladı. Prof. Dr. Pampal, “6 Şubat’ta çok büyük yıkım ve kayıp yaşadığımız için buraları depreme hazırlama konusunda daha yoğun bir çalışma görüyoruz. İstanbul aynı şekilde uzun yıllardır konuştuğumuz, Türkiye’nin ve dünyanın gözbebeği olduğu için oranın da risklerini azaltmak için konuşuyoruz. Ama Denizli pek konuşulmuyor. Hâlbuki Türkiye’nin deprem tehlikesinden muaf tek bir noktası yok. Üstelik Büyük Ege Grabenini oluşturan 2 büyük grabeninin üstünde. Tarihsel dönemde de çok deprem yaşamış. Burası tehlikenin çok büyük olduğu bölge.” dedi.
Kaynak: Milliyet