İçeriğe geç

Eşini ve kızını yangında kaybetmişti, o anları anlattı

Kartalkaya Kayak Merkezi’nde 78 kişinin hayatını kaybettiği yangında eşi ve kızı can veren kendisi de yaralı olarak kurtulan Hilmi Altın, sosyal medyadan yaptığı paylaşımla yaşadıklarını anlattı. Yaşadığı dehşet anlarını anlatan Altın, “Bu otel eşim Kübra ve kızım Alya'yı benden aldı. Dünyanın en acı hissi, tarifi imkansız. Allah bana bir can verdi, eşimin ve kızımın can borcunu bana yükledi, bende de bu can oldukça sorumlularının hak ettiği cezayı alması için var gücümle savaşacağım” dedi.

Haber Merkezi
Twitter Facebook WhatsApp Telegram
Yayınlanma: 27 Ocak 2025 - 12:23:45 Güncelleme: 27 Ocak 2025 - 12:23:46

Bolu’daki Grand Kartal Otel’de çıkan yangında 78 kişi hayatını kaybetti. Yangında eski Denizli İl Sosyal Hizmetler Müdürü Ahmet Altın’ın torunu ve gelini de hayatını kaybederken oğlu Hilmi Altın ise yaralanmıştı.  Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Çocuk Diş Hekimliği Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi olan gelin Kübra Altın ve kızı Alya Altın Manisa’nın Soma ilçesinde son yolculuklarına uğurlandı. Yangından yaralı kurtulan baba Hilmi Altın ise cenaze sırasında bir eli kızının bir eli eşinin tabutunda gözyaşlarına boğulmuştu.


Ailesi ile gittikleri kayak tatilinde kaldıkları otelde çıkan yangın sonrası Hilmi Altın, sosyal medyadan yaptığı paylaşımla yangın gecesi yaşadıklarını anlattı.

Hilmi Altın yangında yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Olay günü eşim Kübra’nın “Hilmi kalk yangın var, bize yetiş!” sözüyle gözümü açtığımda karşımda eşimi ve kızımı koşarak odadan çıkarken gördüm. Ben giyinip odadan çıktığımda ise (tahmini 30-50 saniye farkla) çok yoğun zehir gibi bir dumanla karşılaştım ve nefes almak imkansızdı. Merdivenleri birkaç kez denesem de bulamadım.

Eşimin ve çocuğumun erken davranmasının kurtulmalarına yardım ettiğini düşünerek, 8. katta, çaresizce ileri geri giderken arkadaşlarımıza koridorda rastladım. Onlarla beraber, diğer arkadaşlarımız Yalçın ailesinin odasına sığındık. Çarşaflarla inme planı yapılırken, ben bir kez daha eşimin ve kızımın peşinden gitmek istedim. Yüzüme ıslak havlu sararak tekrar arkadaşlarımın odasını terk ettim. Ancak duman çok daha kötüydü ve artık sıfır görüş vardı. Yine de merdivenleri arasam da başaramadım.

Rastgele dumandan kaçarak yürüdüğümde, koridorun sonunda, nefes almaya imkan veren az görüşlü bir alanda, kalabalık bir grubun cam kırmaya çalıştığını gördün. Derhal onlara katıldım ve beraber bir odaya sığındık. Hatırladığım kadarıyla 13 kişiydik. Çocuklar ve kadınlar çoğunluktaydı. Odadakiler olarak inanılmaz bir uyum içindeydik ve herkes önce çocukları sonra kadınları ve en son erkekleri indirmek üzere uygulamaya geçti. Arkadaşlar çok hızlı çarşafları bağlarken benim gözüm yataklara ilişti. Yataklar büyük pencereler oldukça küçüktü.

Yatakları atabilir miyiz diye sorduğumda tereddütsüz herkes bütün gücünü verdi ve hızla yatakları bükerek aşağı attık. Daha sonra çarşaflarla önce çocukları sonra kadınları yatakların üstüne indirdik.

Erkeklerden bir arkadaş, ben çarşafları sabit bir yere bağlarım, sen git ben en son inerim dedi. Ben de sondan bir önce indim. Benden önceki arkadaşta çarşaf koptu ve bana az bir çarşaf parçası kalmıştı.

Kendimi 8. kat penceresinden 5. kat sundurma üzerine doğru sırt üstü bırakarak yatağa doğru düştüm. Sanırım orada kurtarmaya çalışan bir arkadaşın üstüne düştüm. İkimiz de birbirimizin iyi olduğunu teyit edince koşarak eşimi ve çocuğumu aramaya gittim. Ancak aradığım hiçbir yerde bulamadım.

Diğer insanlara faydası dokunabilir diye, yatak fikri bizde yaradığı için diğer otele koşup personelden acilen pencere altlarına yatak getirmelerini istedim. Sonra sundurmalara diğer otelden yatak atmaya başladık. Afad ekibi kalabalıklaşınca kurtulanları diğer otele aldılar. Maalesef günün sonunda bu otel eşim Kübra ve kızım Alya’yı benden aldı. Dünyanın en acı hissi, tarifi imkansız.



Biz bu otele giderken, iki aile, pusetten beri beraber büyüyen, birlikte üniversite planları kuran, aynı evde yaşama hayali ile büyüyen çocuklarımızın tatil arzularını yerine getirmek istedik. Ancak beraber cennete yürüyeceklerini bilemezdik. Kızımı canından çok seven eşim de asla ayrı kalamadığı ‘minik kuş’unu, son nefesinde dahi bırakmadı.

Beraber gittiğimiz Yalçın ailesinden Atakan hocamı ve minik Derin’imi, canım kızım Alyam ve canım eşim Kübram ile beraber yitirdik. Atakan’ımızın eşi biricik Yaprak ve kızı Defne’miz ise güçlükle kurtularak ailelerine ve bizlere bağışlandı.

O gün o odada ve o otelde kendi canları pahasına insanlar için koşturan herkesten Allah razı olsun. Çok büyük bir can pazarıydı. Ancak bu bir talihsizlik değildi! Göz göre göre bir katliam yapıldı. Bizlere o otelde resmen ölümlerden ölüm beğen denildi.

Allah bana bir can verdi, eşimin ve kızımın can borcunu bana yükledi, bende de bu can oldukça sorumlularının hak ettiği cezayı alması için var gücümle savaşacağım. Bu noktada devletimize  ve adaletimize, en ufak hatası olan herkesin cezalandırılacağı konusunda güvenim şüphesiz tamdır. Allah bu acıyı yaşayan herkese sabırlar versin. Yaşatanlar ise adalet önünde hak ettiği cezaları çeksin.

Bizlere bu süreçte destek olan, dünyanın ve vatanımızın dört bir yanından gelen, arayan, soran dostlarımıza, minnettarız. Dualarını esirgemeyen, bizimle acı çeken herkesten Allah razı olsun. Dilerim ‘Sıralı ölüm’ kelimesinin değerli anlamını kimse bir daha benzer bir acıyla anlamak zorunda kalmaz. Umarım yaşanan son acı bizimki olur ve acıların kader olması ülkemizde son bulur.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir